UYGARLIK
Tarih geçmişten günümüze kadar çeşitli uygarlıklara tanık olmuştur. En ilkel dönemlerde bile insanlar toplum halinde yaşamayı seçmişler. Gruplar çoğaldıkça ayrışmalar göçlerle değişik diller uluslar ve gelenek ortaya çıkmıştır. İnsanların ihtiyaçları hiç bitmediği için mızraktan çanak, çömleğe, saz kulübeden, mabetlere dek her gün bir yenilik bulunmasıyla hayat gelişmiştir. Uluslararası ilişkiler bazen savaşlara zayıf olan tarafın yok olmasına neden olmuştur. Bazı kereler de ticarete dönüşerek sınırlar birleşmiştir. Fakat her yeni buluş sonuçta insanlığın malı olmuştur. Teknolojinin ilerlemesiyle bugünkü düzeye ulaşılmıştır.
Fakat bu tip ilerlemeye uygarlık diyebilir miyiz?
Ben kendi adıma yaşlı ve sonradan 'görme engelli' biri olmakla beraber özel hayatımdan söz etmiyorum. Genellikle insanların yaşantı şekillerini, uygarlık kavramının esas olan anlamına uygun bulmuyorum.
Belki yaşım dolayısıyla bu günkü sosyal yaşama ayak uyduramadığın için böyle düşünmüş olabilirim. Ancak çocukluğumda ve gençliğimde yurdumuzda ve İstanbul’daki anılarımı, bu günkü davranışlarla kıyaslanınca arada büyük fark olduğu da bir gerçek.
Ne yazık ki, değişim bozulma yönünde oldu. Geçmiş günlerde de aile grupları ile kır gezmeleri yapılırdı. Bütün gün güzel görünüşlü bir akarsu kenarında, ağaçlar altında geçilir. Çoğunlukla evlerden getirilen yemekler yenirdi. Fakat hiçbir aile çöp bırakmazdı. Alacağı önlemi önceden düşünürdü. Pijaması ile ortada dolaşıp bağırıp çağırmaz, kavga çıkarmaz çevredekileri rahatsız etmezlerdi. Neşelenmenin yolu da başkalarına saygı ve terbiyeden geçiyordu.
Uygarlık sadece görkemli binalar, mağazalar yapmak değildi. Toplum içinde yaşama kültürü hak ve hukuka uyma, sanata özen gösterme doğayı koruma, yardımlaşma insan ve dünyaya gösterilecek sevgi ve ilgi olmadıkça uygarlıktan söz etmek mümkün mü?
No comments:
Post a Comment