UMUT
Genellikle
yılbaşına yakın tarihlerde, milli bayramlarda ve özel günlerde piyango biletlerinin en büyük ikramiyelerinin
yükseltildiği reklamı yapılır. Bayilerin önündeki kuyruk uzadıkça uzar ara
sokakta karşınıza çıkan gezici bayi elinde kalan sın birkaç bileti size uzatır.
“Şansınızı kaçırmayı” diye umut verir. Lakin ay sonudur. Cebinizdeki para
kısıtlıdır. Sırasını bekleyen önemli ihtiyaçlar da varken “Geçen sene de
gördüğün 8’li-22’li rüya boşa çıkmıştı.” Uyarısı olurken eliniz cüzdanınıza gider.
Çünkü (Umut) tükenmeyen bir hazinedir. Onun etkisi her konuda hissedilir.
Çekilişe daha üç
gün vardır. Büyük ikramiyenin hayali ile yapmak istediklerinizi zihninizde
sıralarsınız. Bazen o sırayı değiştirip oyalanırsınız. 1990’larda (10 TL küçük
sayılmazdı).
Bir lira
değerliydi kazanmanız gerçek olsa, ne yapacağınızı soran gazeteciler
vereceğiniz yanıt ”bilmiyorum!...”da olabilir veya bir süre sonra “Eski sade
hayatınızın değerlerini özlediğinizi” söyleyebilirsiniz. Çünkü umut her zaman
ileriye dönüktür. (Geçmiş) yaşanmıştır. Bilinir. Değiştirme şansı yoktur. Oysa
umut iyilik beklentisidir. Umutta; Dilek, merak, sabır, inanç ve güven vardır.
İnsanlar umudu bu kavramlar dolayısıyla dayanılacak sağlam bir ağaç dalı
gibidir.
Sahip olmak
istediğimiz şey veya iş için önce çalışıp hazır olmak, sonra başvuruda
bulunmak, sonucu merak ederken sabır etmek, inanca güvenerek beklemek
gerekiyor.
Bazen sevilen bir
kişinin sağlığına kavuşması için yapılan samimi bir dua ilaçlardan daha etkili
olabiliyor. Kişisel umutlar dışında, çözülmesi umutla beklenen toplum problemleri
var. Bekleyenlerin sayısı arttıkça umut da çoğalıyor. Çözümü bulacak kimselerin
birlikte çalışmaları olasılığı ortaya çıkıyor.
Bu çünkü dünya
koşullarında, ne yazık ki birçok eski dostluk kavramı yok edildi. Onların
yerini, cinayet, kan dökmek, terör ve fena olaylar aldı. Üzüntü yangın oldu.
Ama çoğunluğun yüreğinden taşan umut, güzel günlerin geri döneceğini
müjdeliyor.