Tuesday, August 29, 2017

VİCDAN


Olmadığı zaman, yokluğu çok hissedilen ve aranan bir kavram olan (vicdan) nedir?

VİCDAN



Doğuştan kalbe sunulmuş bir ruh zenginliği mi?
Beyinden kaynaklanan bir adalet terazisi mi?
Yürekten taşan bir acıma duygusu mu?
Gönülden gelen sevgi seli mi?
Toplumun beklediği sorumluluk mu?

Evet bütün evren tüm dünya büyük-küçük demeden her ulus ve hep canlılar için, bütün bireylere sorumluluk düşüyor. Çünkü ne yazık ki vicdanı (özellikle onu) aradığımız bir dönemde yaşıyor. Dünya dünya olalı, böyle huzursuzluk görmedi. USA ve Kuzey Kore birbirlerine meydan okuyorlar. Terör kol geziyor. Ortadoğu kan revan içinde. Gençler uyuşturucu kurbanı. Her kesin elinde silah, tabanca, bıçak, genel bir başıboşluk sürüyor. Kadınlara, çocuklara saldırı devam ediyor. Bu hal abartma değil. Bugün dünyada yaklaşık (9.8 Milyar) insan yaşarken sadece (2.5 milyon) kişi ceza evine düşmüş. Bazıları ise işsiz kalıp, borçlarını ödeyememiş. Halk deyimiyle (kader kurbanı) o zavallı mahkumlar arasında bile, vicdan sahipleri varken kendi ekonomik çıkarları, hükmetme sevdaları uğruna milyarları sefalete ve ölüme sürükleme hakkı hiçbir kimseye verilmemiş. Canı korumak ne büyük bir hak ise vicdanın sesini dinlemek de öyle önemli bir görev. Ancak milyarlarca insanın vicdanı uyutulup susturulurken. Birkaç milyon bencilin peşinde sürüklenmesi şaşırtıcı. Bunun bir nedeni olmalı. Eğer kendine yararı yoksa, ölüm ve felaket getiren savaşı istetecek kimse bulunmaz. Kötü günlerden fayda umanlar, azınlıkta kalmaya mahkumlar.
            Bugün dünyadaki bütün olumsuz koşullara rağmen gerçek insanlık kavramının özü olan vicdan yok edilemeyen bir nitelik yok edilemez ve ümit bitmez.
            İnsan denen, üstün yaratılmış varlık, bedeni gibi (Ruh)a sahip olduğu için onu da eğitmelidir. Bu konuda ona eğitim verecek ölçüt, içten gelen sesiyle vicdanıdır. O bir pusula gibi doğru yönü gösterir.
            Çünkü adalet, merhamet, iyilik, doğruluk, iletişim, paylaşım, özveri ve sevgi gibi insani hasletleri içerir.

            Onları toplum hayatına ön planda aksettiren ruh ve duyguların zenginliğidir, diyebilir miyiz?  

Wednesday, August 16, 2017

TÖRELER


Töre nedir? Yanıtı
Dünyada insanların bir araya getiren faktör ihtiyaç mıdır?
Ulusal ekonomik çıkarları için dost görünürler midir?
Kişileri duygularıyla bağlanır severler midir?
Oysa toplumlar sosyal düzende yaşıyorlar onlara birlik beraberlik sağlayan etken, “Töre”ler oluyor.
Kin gütme, intikam için ant etme, gibi ilkel duygular ve kan davaları töre değildir. Kanunlar böyle olayları ve sonuçlarını onaylamaz. Töreler insancıl ilişkileri doğruluğu oranında sürer. Geçerli oldukları dönemin koşullarına göre değişebilir veya unutulur.
Töreler hayatın başından sonuna dek her olayda insanları buluşturur. Yöreden yöreye fark olsa da benzeşirler. Bazı töreler iyi dilekte bulunmak için kullanılan kısa sözcüklerdir.
(Çok yaşa, hoşça kal, Güle güle) gibi… Fakat ulusumuz sıcak kanlıdır. Konuşmayı sever. Törelerde sohbet uzar, meraklıdır, çok soru sorar, sokulgandır. Kolay ahbap olur. Bu yüzden her konu ve olayla ilgili töresi vardır. Yoksa türetir. Törelerin çoğunluğu Anadolu kökenlidir. Şimdi yeniden gündeme gelen (Kına gecesi) yaygınlaşıyor. Kaybolanlardan biri ise, kandil gecesi, töresidir. Mahallenin çocukları toplanır ellerinde kâğıttan fenerlerle kapılara gelir ve:
(Yağ parası, Mum Parası)
(Akşam oldu, Kandil Parası)
Diye, Bahşiş alırlardı. Geleneksel bayram, düğün, doğum, ölüm törenlerinde dini dualar da yer alır.
Yurdumuzda düğün öncesi (Görücü gitme – kız isteme – iki aile bireylerinin birlikte alış verişe gitmeleri - Karşılıklı olarak, hediyelik bohçalar hazırlanması) gibi töreler de var köy  düğünlerinden önce (Çeyiz serme- düğün günü gelini ata bindirme- damat tıraşı – davul, zurna ,halay ve pilav zerde )
Sünnet düğünden önce (Çocuğa özel kıyafet alma – yatıra götürme-düğünde kirve olma-hokkabaz –hacivat,karagöz meddah) Eğlendirici törelerden sayılıyor. Şimdi ise , çocuklarını hastanelerde yaptıranlar çoğalıyor. Bu da bir moda gibi mi? Yabancı kökenli (Five O’Clock Tea- Birthday Party- Baby Shower- Brunch ) töreler gibi kabul ediliyor. Daha sağlıklı azalan törelerden biri de  baklava biçimli, tarçınlı, karanfilli, kırmızı şekerle yapılan Şerbet, Loğusal arı ziyarete gelenlere ikram edilirdi. Loğusalıkta (Hayırlı olsun – güle güle büyüsün) – hastalıkta (geçmiş olsun) – Kaza yapana (Canın sağ olsun) – Geziye gidene (Yolun açık olsun) –Uzağa giden için (Allah kavuştursun) demek veya kara günleri paylaşmak için söylenen böyle sözler ve yapılan etkinlikler insanları birbirlerine bağlatan törelerdir.
Bugün, buluşma iş hayatının zorluğu, semtlerin uzaklığı ve trafik yoğunluğu nedeniyle yerini, teknoloji harikası akıllı telefonlara bırakmış görünüyor.
Fakat hiçbir yaptırım gücü olmayan törelerimizin yüz yıllarca sürmesi insanlık kültürü bakımından ulusumuz adına uygarlık kanıtıdır.
İnsanlarımız arasındaki derin bağlantının gerçekliği çeşitli olaylarda görülmüştür. Her inanca ve bakış açısına saygı gösterme niteliğine sahip olabilmek için, özü “iyi ahlak” olan törelerimizi kaybetmeyelim
Ne yazık ki, şimdi bütün dünyayı saran korkunç olaylar dizisinin var olduğu bir dönemde yaşıyoruz.

Toplumda sosyal yaşamımızın temel taşlarından birliğimizi, beraberliğimizi tehlikeye atacak yanlış tutumlardan, Tek yönlü bakış açısından kaçınalım.

SU


Hayat su ile başlar. Dünyanın ve bedenlerin yarısından fazlasının su olduğuna inanmak zor olsa da bu bir gerçek.
Sıcaklar artınca:
Serinlemek için girip yüzdüğümüz mavi deniz.
Sararmış yapraklara can verip yeşerten yağmur
Kuruyan dilleri dudakları ıslatan limonata
Kutuplardaki buzdağları
Yağarken camları kıran dolu
Kış eğlencesi kızağın. Kartopunun
Özü, hayat kaynağımız (su)’dur.
Bazen bulutlarla gökyüzünden inip gelir
Veya sıcak bir ılıca olarak topraktan çıkar.
Göller durgun akarsular hareketlidir.
Şelaler, çağlayanlar coşar, döküldükleri yerde köpürürler. Nehirler, ırmaklar, dereler, ovalarda döne dolaşa akarken tarlaları sular, bereket dağıtırlar.
Su dosttur. Ateş onun düşmanıdır.
Su kudrettir. Ancak küçümsenmeye gelmez. Sel olur, sürükler götürür. Tsunami olur, dalgaları göğe savurur, sonra çeker alır. Düzenini bozana acımaz. Hukukuna sahiptir. El ve dil uzatana cezayı verir.
Yaradan’ın bağışı olun su, yalnız dünyada mı var? Bilginler araştırıyorlar. Özellikle Mars’ta su oluşturan elementlerin ve koşulların olup olmadığı önemli.  “Böyle yararlı bir maddeyi kullanırken ziyan etmemeye özen gösterin” Uyarıları yapılıyor… Bugün kuraklık tehlikesi dünyayı, petrol probleminden fazla ilgilendirmeli. Petrolsüz yaşanır. Fakat susuz asla bencillikler uğruna doğal dengeyi bozmak iklimi de değiştiriyor. Sıcaklık artışını sonucu meydana gelen olaylar birbirini tetikliyor.
Ortadoğu’da susuzluk sürüp giderken, kutuplarda buzdağları erimeye başladı.
Yurdumuzda da orman yangınları tarım alanlarının, zeytinliklerin, bağ ve bahçelerin. İnşaatlara bırakılması gibi sürdükçe, tehlikenin öncü haberleri olan seller, fırtınalar. Hortumlar ve şehir içi yıkımların sonu gelmez.
Güvendiğimiz yollar, köprüler kalır. Fakat oralardan geçecek halkımız, doğal afetlerle ve ecelleriyle ebediyete göçmezlerse …

Ülkemizi insanlarımızı, yaşamayı sevip istiyorsak kanunlara kurallara uyalım. Arkamızda “hoş bir seda” bırakalım.


ENGEL


Hayatı kısıtlayan her etken ve eylem (Engel) sayılır. Engellerin de türleri var. Kişisel sorunlar ister doğuştan, ister sonradan olsun. Toplumu da ilgilendiriyor. Bu konuya değinmeden önce çok düşündüm.
Zaten kendi dertleriyle uğraşan kişilerin ve ailelerin çektikleri sıkıntılar varken onları üzersem diye korktum. Yanlış anlaşılmaktan çekindim. Fakat bende sonradan engelli olmuş biriyim. Doğal olarak hiç kimse başına böyle bir olay gelmesini istemez. Ancak, kimsenin ne zaman ne olacağı bilinmez. Bu yüzden engelliler. Zaman zaman hallerinden yakınırlarsa anlayış göstermeli. Kaza olmasın diye önlem alınmalıdır. Çoğu vakit doğal hakkımız, saydığımız ve varlığından haberimiz bile olmayan nice bağışın değerini, onu kaybedilince anlıyoruz.
Doğuştan görmez, işitmez, konuşmaz bir kız olan (Helen Keller)’ın de yaşamaya isteği ve hakkı vardı. Eğitim ve gayretle iletişim kurmayı başardı.
Tarihi Kültürümüzden Gelen:
-Darüşşifa –Medrese –Darülaceze gibi, iyilik amacıyla yaptırılan yerler bulunuyor.
Ne iyi ki, insanlık kavramının temeli olan sevgi, özveri, bağış gibi duygular ile sabır ve yardım gibi niteliklerin eksilmediği görülüyor. Aksine çoğalıyor. Yaşlılara çeşitli fonksiyonlarla sağlık ve huzur veren tesisler kurum sallaşıyor.
İçinde bulunduğum ortamda, saygın, özverili, gerçek dost komşular olduğu gibi, sağlık sorunları yüzünden burada kalan kimseler de bakılıyorlar. Hastalıklar da çeşitli. Bedensel ve ruhsal problemi olanlara özel sosyal ve sanatsal etkinliklerle yaşam gücü, sevinci katılıyor. Bilinci yerinde olan ve yürümekle ulaşılan gezilere, müzelere sergilere gitme fırsatı olabiliyor.
Dünyaca üstün zekalı bilim adamı, yazar (Stephen Hawking) geçirdiği hastalıktan sonra, yeni bilim ve teknoloji sayesinde, bağımlı olduğu koltuğunda, insanlar aydınlatan kitaplar yazıyor ve örnek oluyor. Bu enerji herkeste aynı değildir. Fakat büsbütün yok edilmese bile bilinç ve gayretle (engel) yenik düşer.

Günümüzde hastalara, yaşlılara ve tüm engellilere, kucak açan ailelere, kurumlara, yöneticilere. Sağlıkçılara ve en ağır hizmetleri yüksünmeden yapan çalışkan personele minnet ve teşekkürler…