Monday, June 18, 2018

YETERLİK


“YETER”LİK kavramı, ölçü kaçırılmamak koşulu ile doğru bir davranış biçimi sayılıyor. Ancak her iki yönde aşırılığa kaçmak yarar getirmiyor. Aksine, bazı kişilerde tutuculuğa, gericiliğe, tembelliğe ve cimriliğe neden olacak kadar etkili oluyor. Genellikle alışkanlıklar tutuculuğa dönüşüyor. Yeni bir tür denemek istemiyorlar. İnançlarına çok bağlı, inatçı korkak insanlar düşünmekten kaçıyor. Eski öğrendiklerini yeter sayıyorlar. Tembel olanlar atılım yapmaya üşenip ellerindekiyle yetiniyorlar. Cimriler ise çok basit bir yaşam düzeyine razı oluyorlar.

Oysa yeterlik ölçüsü kişisel hayatlarda doğuran o bireyin kendi özgün yapılışından kaynaklanabilir. Bu konularda herhangi bir yasal sınır veya bir kural olmadığı için yapılan yorumlar da farklı olabilir. Fakat fikirsel ve maddi kısıtlamalar hayatı durağanlaştırır. Oysa yaşam aktivitedir. Hep ileri gider. Ona “Yeter” denemez. Buna göre çok isteyene ve “yetmez” diyenlere de sınır konmuyor. Ama o ulaşılmak isteyen fakat asla: “Artık Yeter” denmeyen, gelirlerin kaynağı ve ne yolla elde edildiği kanunla soruşturuluyor.

Doğaldır ki kişilerin varlıklı olma isteklerine karşı çıkmak söz konusu olamaz. Hak edilen gelir de kazananın dilediği gibi harcanır veya yatırılır. Buna kimse karışamaz. “Yeter”lik kavramına bakış açısının bir başka yönü de vicdan akıl ve ortalama düzeydir. Bu her aileye geçineceği işi ve geliri sağlamak yönetimlerin görevi olduğu kadar topluma karşı varlıkların da borcudur. Burada akıl önemlidir. Tüketime giden değerler yerine getiren yatırımlar her kesimin yararına olur. Ve yeterlik bütün yurdu ve ulusu kapsar. Çünkü artık geri kaldığımız yeter.

No comments:

Post a Comment