Friday, April 21, 2017




OYUNCAK


1936 senesiydi. Bir kuzenim doğmuştu.

Aile bireyleri, dostlar, arkadaşlar kutlamak üzere geliyorlardı. O dönemin geleneğine göre konuklara, baklava biçimli, tarçınlı, karanfilli, baharatlı, kırmızı lohusa şekeri ile yapılan sıcak şerbeter de ikram ediliyordu. Gelenlerin getirdikleri armağanlara teşekkürler edilirken paketlerin misafirlerin yanında açılması nedense ayıp sayılırdı. Halbuki şimdi hediyeleri gtirenlerle paylaşarak teşekkür çok daha candan ve anlamlı.

O günlerde de çeşitli armağanlar gelmişti. Bunlardan biri ise güzel bir kutu içindeki kupa ile bir çıngıraktı. Bebekler, çocuklar için oyuncak su kadar önemli. Çocuklar her yaşta eğlenecek bir oyuncak bulur, ya da kendileri icat ederler. İmkansız ortamlarda, iki dal parçasının birleşmesiyle yapılan bez bebek veya bir tahta kutudan araba bir çoçuğa gerçeği kadar mutluluk verebilir. O yıllarda İstanbul Eyüp’te yapılan tahtadan, allı morlu küçük davullar, fırıldaklar gibi kaba oyuncaklar yeni bir iş alanı olmuştu.

Avupa’da ise bir sanayii idi. Her türden oyuncak üretiliyordu. Kişisel olarak ben oyuncakların, tabanca, tüfek gibi değil, öğretici ve estetik olmalarını tercih ediyorum. Bugün Uzak Doğu’da yapılan ucuz, göz zevkinden yoksun ve sağlığa zararlı oyuncukların yapılmasına karşıyım.

İstanbul’un Göztepe semtinde Zeki Zeren Sokağı’nda 23 Nisan 2005’te açılan Oyuncak Müzesi tarihsel dönemin bir kanıtı sayılabilir. Şimdi ise bebeğin doğumunda yapılan, Batı’da ‘Baby Shower’ denilen kutlama ülkemizdeki bazı kesimlerde de uygulanmaya başladı. Aynı hediyeden birkaç tane gelmesi yerine hediyeler eğitici oyuncaklar ve bebek bakımında gerekli olan ihtiyaçların karşılanmasını sağlıyor ve bu manada daha anlamlı oluyor.
İnsanların değişik töre ve kutlamaları benimsemesi birleşmelere vesile oluyor.


No comments:

Post a Comment