BÜYÜKANNE’LER
Atatürk’ün annesi
Zübeyde Hanım’a, gençliğinde ‘Molla’ niteliği verildiğini okuyunca, zihnimde
çağrışım oldu.
O, bir tek Molla
sözcüğüyle, gözümün önünde iki resim belirdi. Hem de içimde (Büyükanne)lerden,
söz etme isteği uyandı. Neydi o resimler?
Biri; Babamın
Anneannesi ‘Fatma Molla’ diğeri ise; babaannem olan, kızı Gülsüm hanımla
beraber bir bahçede gösteriyor.
Fatma Molla
kimdi? Ne zaman nerede doğmuştu? Ama ne önemi var? Evi Gelibolu’daydı. Damadı
dedem, Ali Efendi, Gelibolu Mevlevihanesi’nde, vekilharçtı. Ailece hep birlikte
o evde oturuyorlardı.
Fatma Molla’nın
oğlu, Bahriye Yüzbaşısı Talat Bey ise ailesi ile İstanbul’da Kasımpaşa’da
yaşıyordu. İki kardeşin çocukları olan amcam, babam, iki halam ve dayılarının
kızı, ailenin üçüncü kuşağını oluşturuyorlardı.
Babam İstanbul’da
(şimdi İTÜ)nün temeli olan (Mühendishane-i Berri-i Hümayun)a girince dayısını
ziyaret ediyor. Seçme sınavıyla Belçika’ya, elektrik mühendisliği eğitimine
gönderiliyor. O sırada aldığı fotoğraf makinasıyla, annesinin ve büyükannesinin
görüntülerini, cam üzerine tespit ediyor.
Büyük olasılıkla
çekim 1908-10 yılları arasına rastlıyor. Cam üstündeki iki negatif, uzun yıllar
aile arşivinde silik ve saklı bekliyorlar. Ta ki, oğlum Faruk Sile, (beşinci
kuşak) Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nu bitirip kendi reklam ajansını
kurana dek…
Bir süre sonra,
Faruk, benim anılarımı, büyük emekle kitap haline getirmek için derlerken, o
negatifleri de fotoğraf olarak bastırdı. Diğer resimler gibi, onlar da,
belgesel diye kitapta yer aldılar.
Görüldüğü gibi
onlar, 60-65 ve 40-45 yaşlarında, iki kasabalı hanımın gündelik ev hallerinin
yansıması. Başlarındaki yemenileri geleneksel şekilde bağlanmış. Fatma Molla’nın
giydiği kapitone bez ceket dikkat çekiyor. Yerel bir kıyafet mi? Soğukta
korunmak amacıyla yapılmış bir el emeği mi? Bir beceri ürünü mü?
Onlar bir
toplantıda, düğünde, dinsel bir törende neler giyerlerdi? Nasıl süslendiklerini
bilmesem de, ürettikleri değerli işlemelere bakınca, herhalde çok farklı
giysileri de vardı.
Fatma Molla’nın
16 kişiden oluşan torun çocukları, dördüncü kuşağın bireyleri… Bugün o nesilden
hayatta kalan sadece ben ve Talat dayımın iki kız torunu varız. Bizler de
yaşlıyız.
O aziz aile
çınarının değişik dallarındaki yapraklar savrulup gitti. Fakat onlardan, bazı
gizli kalmış, kemancı, şair, modacı ile yaşamlarını sanatsal aktivitelerle
dolduran; müzisyen, balerin ve ressamlar oldu. Hepsinin ortak paydası ise Fatma
Molla.
Herhalde onun
yetenekleri vardı ki ‘Molla’ diye anılıyordu.Ve onun genleri nesilleri aşıp,
yenilikler getiriyordu.
Fatma Molla son
yıllarını İstanbul’da geçiriyor. Çevreyi tanımak için yalnız dolaşacak kadar
cesur. Yolu kaybedince, yardım edenleri, aileye dost kazandıracak kadar da insancıl.
Şimdi benim
torunlarımın çocuklarıyla erişilen (7nci) kuşaktan geriye bakarken, o değerli
ninemize, Eyüp Sultan’daki kabrinde huzur içerisinde uyumasını diliyor, rahmet
ve minnetle anıyorum.
Mekanı cennet
olsun…
Sevgili annem,
ReplyDeleteBu yazını orijinalinden ben tape ettim. Beni de yıllar öncesine değişik dönemlere taşıdın. Fatma Molla'nın dedem Hulki Erem tarafından çekilen cam negatifleri hala çekmecelerde yaşlanmaya devam ediyor olsa da, Fatma Molla ve Gülsüm Hanım sanırım binlerce kez değişik kişilerce göründü ve görünmeye devam edecek. Burada elim bir uçak kazasında kaybettiğimiz, fotoğraf sanatçısı rahmetli Ahmet Kayacık'ı anmadan edemeyeceğim. Beşiktaş Akaretler yokuşunun yukarılarında Kayacık Apartmanın alt katındaki stüdyosuna gidip, kendisine cam negatifleri (13 x 18 cm boylarında) gösterdiğimde, nasıl özenle tuttuğunu ve günün teknolojisi ile en üst kalitede kopyalarını çıkarmak için nasıl titizlendiğini hatırlıyorum. Bu yazın da diğerleri gibi sadece bizim 7 kuşak ailemize değil okuyan herkese birşeyler vermekte. İyiki varsın...
Faruk Sile