Tuesday, January 10, 2017

BÜYÜKANNE’LER


Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’a, gençliğinde ‘Molla’ niteliği verildiğini okuyunca, zihnimde çağrışım oldu.

O, bir tek Molla sözcüğüyle, gözümün önünde iki resim belirdi. Hem de içimde (Büyükanne)lerden, söz etme isteği uyandı. Neydi o resimler?

Biri; Babamın Anneannesi ‘Fatma Molla’ diğeri ise; babaannem olan, kızı Gülsüm hanımla beraber bir bahçede gösteriyor.

Fatma Molla kimdi? Ne zaman nerede doğmuştu? Ama ne önemi var? Evi Gelibolu’daydı. Damadı dedem, Ali Efendi, Gelibolu Mevlevihanesi’nde, vekilharçtı. Ailece hep birlikte o evde oturuyorlardı.

Fatma Molla’nın oğlu, Bahriye Yüzbaşısı Talat Bey ise ailesi ile İstanbul’da Kasımpaşa’da yaşıyordu. İki kardeşin çocukları olan amcam, babam, iki halam ve dayılarının kızı, ailenin üçüncü kuşağını oluşturuyorlardı.

Babam İstanbul’da (şimdi İTÜ)nün temeli olan (Mühendishane-i Berri-i Hümayun)a girince dayısını ziyaret ediyor. Seçme sınavıyla Belçika’ya, elektrik mühendisliği eğitimine gönderiliyor. O sırada aldığı fotoğraf makinasıyla, annesinin ve büyükannesinin görüntülerini, cam üzerine tespit ediyor.

Büyük olasılıkla çekim 1908-10 yılları arasına rastlıyor. Cam üstündeki iki negatif, uzun yıllar aile arşivinde silik ve saklı bekliyorlar. Ta ki, oğlum Faruk Sile, (beşinci kuşak) Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nu bitirip kendi reklam ajansını kurana dek…

Bir süre sonra, Faruk, benim anılarımı, büyük emekle kitap haline getirmek için derlerken, o negatifleri de fotoğraf olarak bastırdı. Diğer resimler gibi, onlar da, belgesel diye kitapta yer aldılar.

Görüldüğü gibi onlar, 60-65 ve 40-45 yaşlarında, iki kasabalı hanımın gündelik ev hallerinin yansıması. Başlarındaki yemenileri geleneksel şekilde bağlanmış. Fatma Molla’nın giydiği kapitone bez ceket dikkat çekiyor. Yerel bir kıyafet mi? Soğukta korunmak amacıyla yapılmış bir el emeği mi? Bir beceri ürünü mü?

Onlar bir toplantıda, düğünde, dinsel bir törende neler giyerlerdi? Nasıl süslendiklerini bilmesem de, ürettikleri değerli işlemelere bakınca, herhalde çok farklı giysileri de vardı.

Fatma Molla’nın 16 kişiden oluşan torun çocukları, dördüncü kuşağın bireyleri… Bugün o nesilden hayatta kalan sadece ben ve Talat dayımın iki kız torunu varız. Bizler de yaşlıyız.

O aziz aile çınarının değişik dallarındaki yapraklar savrulup gitti. Fakat onlardan, bazı gizli kalmış, kemancı, şair, modacı ile yaşamlarını sanatsal aktivitelerle dolduran; müzisyen, balerin ve ressamlar oldu. Hepsinin ortak paydası ise Fatma Molla.

Herhalde onun yetenekleri vardı ki ‘Molla’ diye anılıyordu.Ve onun genleri nesilleri aşıp, yenilikler getiriyordu.

Fatma Molla son yıllarını İstanbul’da geçiriyor. Çevreyi tanımak için yalnız dolaşacak kadar cesur. Yolu kaybedince, yardım edenleri, aileye dost kazandıracak kadar da insancıl.

Şimdi benim torunlarımın çocuklarıyla erişilen (7nci) kuşaktan geriye bakarken, o değerli ninemize, Eyüp Sultan’daki kabrinde huzur içerisinde uyumasını diliyor, rahmet ve minnetle anıyorum.

Mekanı cennet olsun…



1 comment:

  1. Sevgili annem,
    Bu yazını orijinalinden ben tape ettim. Beni de yıllar öncesine değişik dönemlere taşıdın. Fatma Molla'nın dedem Hulki Erem tarafından çekilen cam negatifleri hala çekmecelerde yaşlanmaya devam ediyor olsa da, Fatma Molla ve Gülsüm Hanım sanırım binlerce kez değişik kişilerce göründü ve görünmeye devam edecek. Burada elim bir uçak kazasında kaybettiğimiz, fotoğraf sanatçısı rahmetli Ahmet Kayacık'ı anmadan edemeyeceğim. Beşiktaş Akaretler yokuşunun yukarılarında Kayacık Apartmanın alt katındaki stüdyosuna gidip, kendisine cam negatifleri (13 x 18 cm boylarında) gösterdiğimde, nasıl özenle tuttuğunu ve günün teknolojisi ile en üst kalitede kopyalarını çıkarmak için nasıl titizlendiğini hatırlıyorum. Bu yazın da diğerleri gibi sadece bizim 7 kuşak ailemize değil okuyan herkese birşeyler vermekte. İyiki varsın...
    Faruk Sile

    ReplyDelete