Wednesday, June 14, 2017

YAZLIKLAR II



Elimizde o dönemden fotoğraflar olmadığı için 
Nihal Erem'in kaleminden Göztepe'deki köşk'ün temsili resmini paylaşmak istedik.


1935 yıllıydı. Ben 9, Erkek kardeşim 8, Teyzemin oğlu 2 yaşında çocuklardık. 10 Kişilik bir aileydik. O yazı Göztepe’de geçiriyorduk. Göztepe bir çok büyük bahçeli köşklerin, konakların yer aldığı, yerleşik komşuların sakin hayat yaşadığı temiz havalı, güzel bir semtti.

            Göztepe’nin kendine özgü tünelli bir tren durağı vardı . Fakat asıl istasyon binası ile bitişiğindeki köprü bir bütündü. Alttaki kısa tünel aynı zamanda bir temeldi.
            O tünelin iki yanındaki geniş merdivenler peronlarla istasyonu birleştiriyorlardı.
           
            İstasyon tek katlı geniş bir salona benzerdi. Gişeler, merdivenlerin arasında yer alıyordu. Köşelerde kırlangıç yuvaları vardı. Kuşlar uçuşuyordu.
            İstasyonun önünde atlı arabalar yolcuları veya müşterileri bekliyorlardı. Orada satıcılar, birde helvacı dururdu.
            Bize kiralanan köşk istasyon caddesinde no:69’du. Cami sırasında ve çok büyük bir bahçe  içindeydi. Konum olarak istasyon caddesi ile ara sokağın kesiştiği nokta da iki katlı küçük bir ev yaptırılmıştı. Ailenin büyüğü anne ile kızı, iki hanımefendi orada yaşarlardı. Bahçenin o yan yola açılan bir kapısı daha vardı. O tarafta tulumbalı bir kuyu açılmış kenarları çimento ile sıvanmıştı. Dökülen sular, yerdeki kırmızı toprağı çamur yapardı. Ben o çamurla küçük tabaklar, kaseler yapar kurumaya bırakırdım. Ertesi sabah çatlayıp ikiye ayrıldıklarını görmek üzücüydü. Fakat kırılmaya çare olacak bir yöntem bilmiyordum.
            Köşkün 69 No’lu esas kapısı içerdeki uzun yola açılırdı. O yolun her iki yanında asırlık çamlar sıralanmıştı. Kozalardaki fıstıklar, yere dökülürdü. O yol hep gölge ve serindi.

            Büyük hanımefendinin oğlunun ailesiyle paylaştığımız küçük bir alanın ortasındaydı. Çevresinde birkaç ada çayı vardı altlarında masalar sandalyeler durur, oturulur misafir beklenir, konuklar ağırlanırdı.
            Bahçede mavi çamlar, akasyalar, ıhlamurlar çeşitli meyve ağaçlarından başka mor leylaklar bulunurdu.
            Arka bahçe de büyüktü. Orada iki taraftaki bağları ayıran uzun yola özel incir ağaçları dikilmişti. Tüketim fazlası dallarda kalan incirler, çürümez büzülüp ve kuru incir gibi olurlardı.

            O ortadaki uzun yolun sonundaki bahçe kapısı çayıra açılırdı. Otlarla kaplı dümdüz çayır, perona kadar uzanırdı. Aşağı inmek için dar bir merdiven yapılmıştı. Akşam üzerleri ellerimizde sandviçlerle babamı getirecek treni heyecanla beklerdik. Bazen kuzenlerimiz de yatılı kalırlardı.

Babam büyük bir uçurtma yapmıştı. Uçurtmak keyifliydi. Babamı dinlendirirdi. Önce ilk o havalandırı,r sonra ipin ucunu, sırayla uzanan ellere bırakırdı. “Koşup terlemeyin” diye öğüt verirdi. Uçurtmanın rengarenk püsküllere benzeyen kuyruğunun dalgalanışını izlemek ayrı bir zevkti.
            Kuzenler yatıya gelince , anneannem beş torunu alarak mutlu olur, hepimizi araba gezisine çıkarırdı. Önce fırından taze simit, helvacıdan; kağıt, susam ya da koz helvası alınırdı. Sonra “Hasan Efendi” ‘nin arabasına binilirdi. O bizi çoğunlukla İçerenköy’e götürüp getirirdi.
Günler oyunlarda geçerdi. Akşam olunca yorgun yatardık.
Karyolalarda sivrisineklere karşı koruyan, ince tülden “cibinlik”ler vardı.”Flit” marka spreyler özel tulumbalarıyla sinek savaşı için kullanılırdı.
Sonraki yıllarda yine Erenköy, İçerenköy, Suadiye gibi semtlerde yaz geçirdik. Fakat Göztepe hayatımızın iki döneminde yer aldığı için farklıydı! Sayın ev sahiplerimizle oluşan dostluk ömür boyu sürdü. Babamın çok sevdiği mor leylaklardan oluşan kucak dolusu bir demeti kışlık evimize getirecek kadar derindi.
O dönemde “Atlı Muazzez” diye anılan geç kızı, binici kıyafeti ile atını güvenle sürdüğünü görmek için kapıya çıkardım. “Nadir Ağa” “Tahsin Nejat Bey”, ev sahibimiz Nejat bey ve kardeşi Nejat…
Nadir ağa dışında, bütün Nejat’lar aynı zamanda o köşkte bulundular. Bu yüzden, o güzelim binayı, o devri, Göztepe’nin “Nejatlı Köşkü” diye hatırlayalım.
Çünkü onların hepsi özellikleri neşeleri esprileriyle Göztepe’nin sembolleriydiler.






No comments:

Post a Comment