Friday, June 9, 2017

YAZLIKLAR










                  Şimdi 2017 yılının ilk baharındayız. Yazlıklara geçme mevsimi geldi. Aileler kendi yazıkları yoksa, “ Sayfiye = (Yazlık)” sayılan semtlerde, iki - üç aylığına bahçeli köşkler, yalılar veya evler kiralardı. Bunları düşünürken , çocukluğumun çok gerilerde kaldığının farkındayım.
                  Bu konuya değinmenin gereği var mı ? Bilmiyorum. Doğal olarak yaşam koşulları, bakış açıları değişti. 
                  Rahatlık, kolaylık, çeşitlilik isteği, çalışma şartları gibi etkenler, yenilikleri ön plana çıkardı. Eski düzeni yorucu, sıkıcı bulanlar olduğu gibi, merak edenler de bulunabilir diye 86 yıl önceye dönüyorum!... Ailemizin kiraladığı ilk yazlık Fener Yolu’ndaymış, erkek kardeşim 4 ben 5 yaşında imişiz.
                  Gerek anlatılar ve fotoğraflardan başka belleğimde iz bırakmış, hayal meyal anılar göre, Feneryolu’ndaki iki katlı yeni kagir binada, havagazı tesisatının olması bazı hanımları ürkütmüş. “Ya sızıntı veya patlama olursa!” korkusu giderilince ev tutulmuş. Taşınma hazırlığı başlamış. Altı kişilik ailenin boş bir evdeki ihtiyaçları toplanacak!..
                  Sevgili annem tabak, bardak gibi kırılgan şeyleri eliyle kağıtlara sarıp sepetlere güvenli olarak yerleştiriyor. Diğer işler tamam olunca bizim oyuncaklarımız, tahta binek atlarımıza da yer bulduruyor.
                  Eşya kapıya gelen atlı arabaya yükleniyor. Yandan çarklı araba vapuru ile Üsküdar’a varılıp Feneryolu’na doğru giderken kaza oluyor, araba devriliyor. Fakat başka zarar olmadan yaz geçiriliyor. Havagazı vazgeçilmez bir ihtiyaç olarak, kışı geçirdiğimiz eve de bağlatılıyor. Eski paşalardan ünlü birinin yanan köşkünün yerine bu ev yaptırılıyor. Ev sahibinin eşi “Madam Mari” ile gelişen dostluk çok uzun yıllar sürdü.
                  Ertesi sene yaz aylarını Erenköy istasyonu yanındaki “Ziyapaşa” köşkünün bir bölümünde geçirdik. O sene annem ve teyzelerimin de katılımıyla ailemiz daha da genişledi. Taşınma yöntemi herhalde aynıydı. Çocuklar için oyun alanları önemliydi. O köşkün bahçesi de güzeldi. Çeşitli ağaçlarla bezenmişti. Ortada, gerçekten büyük bir havuz vardı. İçi boştu. Bize göre geniş bir oyun alanıydı. Çevresine birkaç salkım söğüt dikilmişti. Dalları havuzun içine doğru sarkıyordu. Ağaç gövdeleriyle  dallar arasında oluşan boşluklar, saklambaç oyunu ve bebeklerim için uygundu. Orası bir çocuk cennetiydi. Havuzun diğer yönüne avize çiçekleri dikilmişti. Kılıç gibi uzun sivri yaprakları gökyüzüne dönüktü.
                  Şimdi hayalimde o havuzun berrak su ile dolu olduğunu, etrafında keyifler yapıldığını, müzik dinlendiğini canlandırmağa çalışsam da başaramıyorum.
                  Bizde çocuklar olarak, orada dünya dertlerinden habersiz, neşeli oyunlu günler geçirmenin, anılarını saklıyoruz.
                  Büyüklerimizin de o köşkte yaşanmış çeşitli, izlenimleri dinledim.
                  Bir teyzem o köşkte, kalabalık bir aile töreniyle evlendi. Bahçe düğünüydü. Ama havuz hala boştu.
                  Hatıralarla kışlık evimize döndük…
Yıllar geçti. Sonra bahçe arazisine evler yapıldı. Belki bugün gökdelenler avize çiçeklerinin yaprakları gibi sivri ve göze batıyorlardır…
















No comments:

Post a Comment