Wednesday, December 6, 2017




EL EMEĞİDEN TEKNOLOJİYE


(21). Y.Y. Girişimizden beri (17) seneyi bitirmek üzereyiz. Önümüzdeki döneme (Uzay Çağı) mı yoksa (Teknoloji Çağı) mı diyecekler bilemem. Ben (20.) Y.Y. (26.) senesinden kalmış biriyim. O zaman günlük yaşam koşulları nasıldı? Eski anılara ulaşmak için (84-85) yıl geri gitmem gerekiyor. Üstelik ailem İstanbul’un şanslı sayılan bir kesimindendi. Şimdi genel düzeyde, nereden nereye geldiğimizi anlamaya çalışıyorum. Bir kıyaslama yapmak için biraz özele kaçma zorunda kalırsam şimdiden özür diliyorum.

Babam Türkiye’nin ilk elektrik mühendislerindendi. İstanbul belediyesinde fen işleri ile görevliydi. Annem öğretmendi. Ahşap bir evde kirada oturuyorlardı. Evde elektrik donanımı vardı. Sonradan yapıldığı belliydi. İstanbul’da bazı evler hala gaz lambalarıyla aydınlatılıyordu. Likit gaz lambaları çok çeşitliydi. Süslü ve büyük olanları masalarda konsollarda dururda dururdu.

Elde dolaştırılan bilen küçük lambalara (idare) lambası deniyordu. Mumlar ise eksik edilmiyordu. Gaz lambalarının hazne kısmı, Likit gaz ile dolduruldu. Hazne saydam ise içerdeki fitil denen pamuklu şerit görülürdü.  Fitilin bir ucu ise kısaca dışarıya çıkarılır ve yıkılınca üstüne çok ince Can Boru konurdu. Ona lamba şişesi denirdi (is)lendiği zaman özenle temizlenir parlatılır yerine takılırdı. Kırılmasın diye dikkat edilirdi. Her gün özenli el emeği isteyen bir işti.

Ev temizliği de yorucuydu. Evlerde kova, su, sabun, sünger, süpürge, faraş kullanılırdı. İlk model olduğunu sandığım elektrikli süpürgenin yanında, kalın gri sık dokulu kumaştan toz torbası olan süpürgeden. Ayağımı da çeker diye korkup kaçırdığımı anımsıyorum.

Oysa şimdikiler de toz çekme sistemiyle çalışıyorlar ama daha sağlıklı ve güçlüler.

Temizlikte, çamaşır yıkamak zorlu ve evreli bir işti. Bazı evlerde özel çamaşırlık bulunurdu. Orada genellikle, altında soba gibi yakılan ocağı olan büyük derin ve bakır bir kazanın etrafı duvarla örülmüştü. Su doldurma boşaltma muslukları vardı. Yanındaki duvarda, akarsulu çamaşır teknesi yer alırdı. Ayrıca kovalar leğenler, sepetler, sandalyeler ve sabun, soda, civit konan bir dolapta el taşları saklanırdı. Çamaşırlar cinslerine göre ayrılıp birbirinden ayrı yıkanırlardı. Beyazlar yıkandıktan sonra, sabunlu kaynar suyla dolu bakır kazana atılırdı. Köpüren su içindekiler özel tahta sopa ile bastırılıp karıştırılır temiz suyla durulanırdı. En son işlem ise çok açık mavi çivitli suya batırıp suyunu sıkmaktı.

Temiz çamaşırları düzenli asmak kurutmak toplamak ve yerleştirilecek şekilde ütülemek en zevkli sondu. Taka ilkel ateş ütüleri döküm demirden yapılmış, içi boş, üstü açılır kapanır demir kapaklı ve tahta tutamaklı ağır kutulara benzerlerdi. Kullanılmadan önce odun kömürü kor haline getirilirdi. Ütünün tabanı düzgün ve kaygan, ön ucu sivri bir dikdörtgendi. Kızgın kömürler ütünün boşluğunu doldurulur, kapak kapatılır ve ütünün iyice ısınması beklenirdi. Kullanılacak kumaşın cinsine göre araya nemli bez yayılırdı. Zor ve yorucu bir işlemdi terzilerde görürdüm. Evdeki elektrik ütüsü daha küçük boyutlu ve hafifti, metalden yapılmıştı.  Arada ısısı çok artarsa prizden çıkarmak gerekirdi. Şimdiki buharlı, ısı ayarlı, estetik görünümlü ütüler, o zorlu işlemi giderek kolaylaştırdı. Hatta hiç ütü istemeyen kumaşlar bulundu. Teknolojik ilerlemeyle çeşitli evrelerle çamaşır, kurutma ve tam otomatik makineler yapıldı. Çamaşır yıkama zahmeti yok edildi.




No comments:

Post a Comment