EL EMEĞİDEN TEKNOLOJİYE
(21). Y.Y. Girişimizden beri (17) seneyi bitirmek üzereyiz. Önümüzdeki
döneme (Uzay Çağı) mı yoksa (Teknoloji Çağı) mı diyecekler bilemem. Ben (20.)
Y.Y. (26.) senesinden kalmış biriyim. O zaman günlük yaşam koşulları nasıldı? Eski
anılara ulaşmak için (84-85) yıl geri gitmem gerekiyor. Üstelik ailem İstanbul’un
şanslı sayılan bir kesimindendi. Şimdi genel düzeyde, nereden nereye
geldiğimizi anlamaya çalışıyorum. Bir kıyaslama yapmak için biraz özele kaçma
zorunda kalırsam şimdiden özür diliyorum.
Babam Türkiye’nin ilk elektrik mühendislerindendi. İstanbul belediyesinde
fen işleri ile görevliydi. Annem öğretmendi. Ahşap bir evde kirada
oturuyorlardı. Evde elektrik donanımı vardı. Sonradan yapıldığı belliydi.
İstanbul’da bazı evler hala gaz lambalarıyla aydınlatılıyordu. Likit gaz
lambaları çok çeşitliydi. Süslü ve büyük olanları masalarda konsollarda dururda
dururdu.
Elde dolaştırılan bilen küçük lambalara (idare) lambası deniyordu. Mumlar
ise eksik edilmiyordu. Gaz lambalarının hazne kısmı, Likit gaz ile
dolduruldu. Hazne saydam ise içerdeki fitil denen pamuklu şerit
görülürdü. Fitilin bir ucu ise kısaca dışarıya çıkarılır ve
yıkılınca üstüne çok ince Can Boru konurdu. Ona lamba şişesi denirdi
(is)lendiği zaman özenle temizlenir parlatılır yerine takılırdı. Kırılmasın
diye dikkat edilirdi. Her gün özenli el emeği isteyen bir işti.
Ev temizliği de yorucuydu. Evlerde kova, su, sabun, sünger, süpürge,
faraş kullanılırdı. İlk model olduğunu sandığım elektrikli süpürgenin yanında,
kalın gri sık dokulu kumaştan toz torbası olan süpürgeden. Ayağımı da çeker
diye korkup kaçırdığımı anımsıyorum.
Oysa şimdikiler de toz çekme sistemiyle çalışıyorlar ama daha sağlıklı
ve güçlüler.
Temizlikte, çamaşır yıkamak zorlu ve evreli bir işti. Bazı evlerde özel
çamaşırlık bulunurdu. Orada genellikle, altında soba gibi yakılan ocağı olan
büyük derin ve bakır bir kazanın etrafı duvarla örülmüştü. Su doldurma boşaltma
muslukları vardı. Yanındaki duvarda, akarsulu çamaşır teknesi yer alırdı.
Ayrıca kovalar leğenler, sepetler, sandalyeler ve sabun, soda, civit konan bir
dolapta el taşları saklanırdı. Çamaşırlar cinslerine göre ayrılıp birbirinden
ayrı yıkanırlardı. Beyazlar yıkandıktan sonra, sabunlu kaynar suyla dolu bakır
kazana atılırdı. Köpüren su içindekiler özel tahta sopa ile bastırılıp
karıştırılır temiz suyla durulanırdı. En son işlem ise çok açık mavi çivitli suya
batırıp suyunu sıkmaktı.
Temiz çamaşırları düzenli asmak kurutmak toplamak ve yerleştirilecek
şekilde ütülemek en zevkli sondu. Taka ilkel ateş ütüleri döküm demirden
yapılmış, içi boş, üstü açılır kapanır demir kapaklı ve tahta tutamaklı ağır
kutulara benzerlerdi. Kullanılmadan önce odun kömürü kor haline getirilirdi.
Ütünün tabanı düzgün ve kaygan, ön ucu sivri bir dikdörtgendi. Kızgın kömürler ütünün
boşluğunu doldurulur, kapak kapatılır ve ütünün iyice ısınması beklenirdi.
Kullanılacak kumaşın cinsine göre araya nemli bez yayılırdı. Zor ve yorucu bir
işlemdi terzilerde görürdüm. Evdeki elektrik ütüsü daha küçük boyutlu ve
hafifti, metalden yapılmıştı. Arada
ısısı çok artarsa prizden çıkarmak gerekirdi. Şimdiki buharlı, ısı ayarlı,
estetik görünümlü ütüler, o zorlu işlemi giderek kolaylaştırdı. Hatta hiç ütü
istemeyen kumaşlar bulundu. Teknolojik ilerlemeyle çeşitli evrelerle çamaşır,
kurutma ve tam otomatik makineler yapıldı. Çamaşır yıkama zahmeti yok edildi.
No comments:
Post a Comment