Sunday, October 1, 2017


DEĞİŞEN DÜNYA


Yakın geçmişle bugün kıyaslanırsa, eski dönemde hayatın daha sakin, günlerin de huzurlu olduğu görülüyor.

Sanki o zamanlar doğa bile bu vakite göre daha düzenli davranıyordu. Kendine gösterilen saygıya cömertçe sunduğu ürünlerle yanıt veriyordu. Kendi koşullarına göre oluşan bazı münferit olaylar bazen şaşırtıyor, üzüyor veya korkutuyordu. Canlılar öfkeleniyorlardı.
           
Fakat vakur ve ağır başlı doğa yasaları küsmeden vermeğe devam ediyorlardı. Mevsimler zamana uyup birbirlerini kovalıyorlardı. Ağaçlar sırasız gelen sıcağa aldanıp çiçek açmıyorlardı. Meyvalar sebzeler kışı yazı biliyor kendilerini özletiyorlardı. Zaman durgun gibiydi.

Galiba akreple yelkovan tembellik yapıyorlardı.

Hava, su toprak elele verip (DNA)sı bozulmamış besinleri sunuyorlardı.

Her canlının ortaklaşa paylaştığı havanın yarın nasıl olacağını iyi bilenler, denizcilerle romatizmalılardı. Tahminleri deneyime dayanıyordu. Doğaya da güvenerek (Pastırma Yazı) – (Kocakarı soğuğu)-(koç katımı fırtınası) gibi her sene tekrarlayan bazı olayları saptamışlardı.

Bugün artık bilim ve teknolojiye bağımlıyız. Meteoroloji bir bilim dalı oldu. Jeolojiyle el ele veriyorlar.

Gökyüzündeki uydular aracılığıyla alınan doğru bilgiyle sonuca ulaşılıyor.

Şimdi Eskiden ‘Olağanüstü’ sayılan olayları yaşıyoruz. Bu kadarıyla da yetinilmeyeceği belli. 

Geri dönüş yok. İleri bakarken, bugünü geçmişle kıyaslama değil, sadece nostaljik bir anımsama olacağı anlaşılıyor.

Çünkü dünya var olduğundan beri hep değişmekte. Bir ateş topundan uzay çağına adım atarken çekirdeği hala yanıyor (Etna) aktif bir volkan. Zaman zaman alev ve lav püskürtüyor. Biz fark etmesek bile anakaralar ağır ağır yer ve şekil değiştiriyor, olaylar oluyor.

Gökyüzünden tufan, Topraktan deprem, okyanustan tayfun geliyor. Yakın zamanda bunları ard arda yaşadık. Fakat bilim ve teknoloji  sayesinde yeni buluşlar oluyor, çözümler ilerisi için ümit veriyor.

Meksika (8,2) şiddetindeki depremi kurdukları erken uyarı sistemiyle mümkün olan en az sayıda can kaybıyla atlattı.

Türkiye’de tümüyle deprem bölgesinde. Bu yüzden acılar çektik. Şimdi önlem alma zamanı. Çünkü uzmanlar en geç (15 yıl) içinde Marmara bölgesinde büyük bir deprem bekliyorlar.

15 milyon nüfuslu, zengin tarihli, iş merkezimiz İstanbul, konumu ve koşulları bakımından tehlikeyle karşı karşıya, önlem alındığı iddiası varsa da yetersiz olduğu söyleniyor.

Haberlerde ki öfkeli tartışmalar yerine gelecek olan bilim ve uzay çağına nasıl uyum sağlayacağımızı, çocuklarımızı nasıl eğitmek gerektiğini düşünelim.

O genç kuşakların sönüp gitmemeleri için uygar, çağdaş eğitime yeniden başlayalım. Onların akıllı zeki yetenekli bireyler olduklarını gösterecek modern okullar açmak hem sorumluluk hem de kaçınılmaz bir görev.

Bütün bunların aksine genç kuşakları geriye yönlendirmek bir yanlışlık olmuyor mu!

No comments:

Post a Comment