DEĞİŞEN DÜNYA
Yakın geçmişle bugün kıyaslanırsa, eski dönemde hayatın daha sakin, günlerin
de huzurlu olduğu görülüyor.
Sanki
o zamanlar doğa bile bu vakite göre daha düzenli davranıyordu. Kendine
gösterilen saygıya cömertçe sunduğu ürünlerle yanıt veriyordu. Kendi koşullarına
göre oluşan bazı münferit olaylar bazen şaşırtıyor, üzüyor veya korkutuyordu.
Canlılar öfkeleniyorlardı.
Fakat
vakur ve ağır başlı doğa yasaları küsmeden vermeğe devam ediyorlardı. Mevsimler
zamana uyup birbirlerini kovalıyorlardı. Ağaçlar sırasız gelen sıcağa aldanıp
çiçek açmıyorlardı. Meyvalar sebzeler kışı yazı biliyor kendilerini
özletiyorlardı. Zaman durgun gibiydi.
Galiba
akreple yelkovan tembellik yapıyorlardı.
Hava, su toprak
elele verip (DNA)sı bozulmamış besinleri sunuyorlardı.
Her
canlının ortaklaşa paylaştığı havanın yarın nasıl olacağını iyi bilenler, denizcilerle romatizmalılardı. Tahminleri deneyime dayanıyordu. Doğaya da
güvenerek (Pastırma Yazı) – (Kocakarı soğuğu)-(koç katımı fırtınası) gibi her
sene tekrarlayan bazı olayları saptamışlardı.
Bugün
artık bilim ve teknolojiye bağımlıyız. Meteoroloji bir bilim dalı oldu.
Jeolojiyle el ele veriyorlar.
Gökyüzündeki
uydular aracılığıyla alınan doğru bilgiyle sonuca ulaşılıyor.
Şimdi Eskiden
‘Olağanüstü’ sayılan olayları yaşıyoruz. Bu kadarıyla da yetinilmeyeceği belli.
Geri dönüş yok. İleri bakarken, bugünü geçmişle kıyaslama değil, sadece
nostaljik bir anımsama olacağı anlaşılıyor.
Çünkü
dünya var olduğundan beri hep değişmekte. Bir ateş topundan uzay çağına adım
atarken çekirdeği hala yanıyor (Etna) aktif bir volkan. Zaman zaman alev ve lav
püskürtüyor. Biz fark etmesek bile anakaralar ağır ağır yer ve şekil
değiştiriyor, olaylar oluyor.
Gökyüzünden
tufan, Topraktan deprem, okyanustan tayfun geliyor. Yakın zamanda bunları ard
arda yaşadık. Fakat bilim ve teknoloji sayesinde yeni buluşlar oluyor, çözümler ilerisi için ümit
veriyor.
Meksika
(8,2) şiddetindeki depremi kurdukları erken uyarı sistemiyle mümkün olan en az
sayıda can kaybıyla atlattı.
Türkiye’de
tümüyle deprem bölgesinde. Bu yüzden acılar çektik. Şimdi önlem alma zamanı.
Çünkü uzmanlar en geç (15 yıl) içinde Marmara bölgesinde büyük bir deprem
bekliyorlar.
15
milyon nüfuslu, zengin tarihli, iş merkezimiz İstanbul, konumu ve koşulları bakımından
tehlikeyle karşı karşıya, önlem alındığı iddiası varsa da yetersiz olduğu
söyleniyor.
Haberlerde
ki öfkeli tartışmalar yerine gelecek olan bilim ve uzay çağına nasıl uyum
sağlayacağımızı, çocuklarımızı nasıl eğitmek gerektiğini düşünelim.
O genç kuşakların
sönüp gitmemeleri için uygar, çağdaş eğitime yeniden başlayalım. Onların akıllı
zeki yetenekli bireyler olduklarını gösterecek modern okullar açmak hem
sorumluluk hem de kaçınılmaz bir görev.
Bütün
bunların aksine genç kuşakları geriye yönlendirmek bir yanlışlık olmuyor mu!
No comments:
Post a Comment