Rüzgâr
Hayat su ile başlar. Su buharıyla yüklü bulutları sürüp getiren bir enerjidir rüzgâr. Yaşama yaşam katar. Estikçe hep taşır polenleri, ağaçtan ağaca. Neden olur meyvaların oluşmasına.
Merttir. Gizlenmez toprağın derinliklerinde. Kömür ve petrol gibi. Getirmez insanları savaşla karşı karşıya servetler uğruna. Çalıştırmaz kimseyi, güneş yüzü görmeden rüzgar çıkar eser. Biliriz birçok halini.
Dünyanın her gölgesinde tarihe bile, yararlı olmuştur. Gücünü görmek isteyenler Don Kişot’un savaş açtığı yel değirmenini örnek alsınlar.
Geriye dönüş sayılmaz teknolojinin katkısıyla.
Şimdi yalnız deniz sporlarında var yelken ve eski tablolarda.
Ülkemiz ve İstanbul rüzgar ve güneşin sağlıklı enerjisinden faydalanma koşularına sahip yerler. Ege’nin sabah ve akşamları esen biraz serinlik veren “meltem”i ünlüdür.
İstanbul’da en etkili olan “Lodos” Marmara denizde seferleri altüst eder. Çatıları uçurur. Şiddetli yağmur indirir. Ve ne yazık ki önemli kazalar oluyor. Şehrin içinde boğulmalar. Araçların denize sürüklenmeleri gibi olaylar bile oldu.
“Poyraz” rüzgarı ise kuzeyden soğuk hava üfürür. Kuzeybatıdan esen “Karayel”de karakışın ta kendisidir. Keşişleme güneybatı yönünden gelir, bir adı da kıbledir. Ilık ve hafif yağışlıdır.
Bizim ülkemizde genellikle karayel ender eser.
Alizeler, Musonlar, Tayfunlar gibi bölgesel ve mevsimlik olanlar bulunmaz. Tayfunlar sırasında dönen rüzgâr etkisiyle hortumlar oluşur. Rüzgâr bazen hafif bir esintidir.
O dokunuş ince bir tüy gibidir. Okşar zaman zaman, sert eser üşütür. Fırtınaya dönüşür. Ağaçları devirir. Sonra bora olur. Köklerinden söker atar.
Bazı kere vahşi bir hayvan olur tırmalar canları acıtmaz.
Arada bir kıvılcım savurur. Ormanları, canlıları yakar tutuşturur.
Sonra imdat için bulutları çağırır. Onlar gün ışığını kapatır. Ortalık birden kararır kuraklıktan korkan çiftçi umutlanır. Yakarır itmesin diye bulutları öteye. Her zaman fena değildir rüzgar. Aslında o da ister canlıları doyurmayı.
Islatmak için toprağı,
Ağlatır bulutları.
No comments:
Post a Comment