Saturday, May 5, 2018

UZUN YAŞAM


Uzun yaşamın bir anlamı olmalı mı? 
Bu bir şans mı? 
Yoksa boş geçmiş bir sürecin sonucu mu? 
Bu sorunun yanıtı, uzun seneleri geride bırakmış biri verebilir. O cevap hem biraz kişisel hem de hayatı basite indirgemiş olur. Uzun ömürde, insanların kendi karar ve davranışlarının da payı vardır. Çünkü aynı tip veya benzer olaylar birçok kimsenin başına geliyor. Ama etkisi ve tepkiler farklı oluyor. Hayatı her yönüyle bir bütün olarak kabul edenler, problemlere çözüm ararken paniğe kapılanlar kendileri zarar görüyorlar. Olay acı ve üzücü olsa bile karamsar olmuyorlar. Olgulara olumlu yaklaşanlar yaş almaktan korkmuyorlar. 
Belki eski sorumlulukları yüzünden erteledikleri heveslerini uygulama fırsatını buluyorlar. İleri yaşlarda bile olsa tatil yapmak veya sevdiği biri ile hoş vakit geçirmek. Monoton hayata renk katmak. Doktorların da önerdiği bir kür ve yasaların da tanıdığı hak oluyor.
İlerleyen tıp bilimi ile uzayan ömürler. Teknolojik buluşlar ve sosyal kurumsallaşmalar giderek halka ulaşıyor. Bu gibi zihinsel ve ruhsal problemleri önlenmesi için tıp yolu açık olmakla beraber. Hastalık haline dönüşmesine engel olabilecek bazı öneriler de oluyor. Bunların çocuğuna küçük yaşlarda başlanırsa daha iyi sonuç alındığı biliniyor. Toplum yaşamında yararlı kişiler olmak üzere bazı kavramları baskı yapmadan öğretirken çocuklara sanat dallarından birini önermeli, ilgi duydukları anlamağa çalışmalıdır. Ya da bir spor kolunda en enerjisini kullandırmalıdır. Bunlar vakti boş geçirmek değil. İleri yaşlar için yatırım yapmaktır. Bunu bilerek yazıyorum.
Çünkü ben de sonradan, görme engelli olmuş biriyim. 1926’da İstanbul’da doğmuş ve 2018’e ulaşmış 92 yaşında bir kadınım. Böylece hem yirminci, hem de yirmi birinci yüz yılda yaşamış oluyorum. 
Çocukluğumdan beri resim yaptım. Renkleri sevdim. Hayatımın bir bölümünü doldurdular. Yaptıklarımı beğenenlere vermek bir paylaşımdı. Sessiz ve ruhsal bir ileti şimdi.
Yaşam sürecimde bazı sağlık sorunlarım ve diyabetli olduğum anlaşıldı. 88 yaşıma kadar resmi bırakmadım. Fakat artık sadece siyahı, beyazı ve ışığı fark ediyordum. Görüntü ve renkler hayalde kalmış. Hayat sürüyordu. Resmin yerini yazı yazmak aldı. Elektronik bir ekran yardımıyla okuyup yazabilmem yaşamdan kopmamı önledi. Anılarımı düşündüklerimi yazmak istedim.

Resimde gördüğüm renkleri yazıya yansıtmak zordu. Bir bulmaca çözülür gibiydi. Çözülüşü az ve öz olmalıydı. En basit ve kolay sanılan yazı en çok karalama yapılandı.

Bazen hayaller, umutlar, dilekler ve gerçekler yaş almış kişilerin rüyalarına kadar sarkıyor. Bazı kere aranan yanıt bulunuyor. Heyecan dalgası uyku sislerini dağıtıyor. Yeniden aktiviteye geçmek için dört gözle yeni günün sabahı bekleniyor. Çünkü ileri yaştakiler de ortamdan kopmak istemiyorlar. Var olduklarını kanıtlamak için üretmek gerekiyor. Gün doğumu demek. Yeni fikir yeni umut ve mutluluk oluyor. Ben de bu uzun yaşam sürecimde, özveriyle bu mutlulukları tattıranlara maddi manevi her türlü desteği verenlere içten teşekkür ederken, görme engelime rağmen bana cesaret verdikleri için kendimi yazmaya adamayı düşünüyorum.

No comments:

Post a Comment