KAPALIÇARŞI
Kapalı Çarşı’yı tanıtan pek çok bilgi içeren kaynak varken
benim kişisel izlenimlerimin ne katkısı olabilir?
Ama orası bir ağacın her yöne ayrılan dalları gibi, çeşitli
ticari bölgelere ulaştıran odak noktası...Kapalıçarşı: ışık, hareket, görüntü,
ses, renk, hatta koku cümbüşü. İçeri gireni bir anda sarıveriyor. Dükkanların
önündeki çığırtkanların reklamları, amaçları kestirmeden gitmek olanları bile ayartabiliyordu.
Çeşitli kapılardan çıkıldığına göre, Sultanhamam, Eminönü,
Sirkeci’deki iş merkezlerine yaya olarak bile gidebilirdik.
Mahmutpaşa Yokuşu, Çarşı’nın açık havadaki devami gibiydi.
Her iki yandaki dükkanlarda daha çok kumaş, hazır giysi, yün gibi şeyler
satılırdı. Yokuşun ortasında seyyar satıcılar yere serdikleri geniş kartonlara,
tablalara, örtülere yaydıkları eşyayı sergileyip satarlardı.
Kalabalık arasında dükkanlara mal taşıyan hamallar
kendilerine yol açmaya çalışırlardı. Bu arada sucular, şerbetçiler ve
simitçiler de dolaşırlardı. Fırından yeni çıkmış Mahmutpaşa simidinin kokusu
etrafa yayılırdı. Evlenecek kızlara çeyiz düzmek için çoluk çocuk İstanul’a
gelen iki tarafın ailesi birbirlerini kaybetmemek için adeta savaş verirlerdi.
Sultanhamam daha dingindi.
Orada daha çok Anadolu kökenli tüccarların mağazalarında
perde, döşemelik, mesucat gibi mallar bulunurdu. Sümerbank’ın Yerli Mallar pazarlarından
biri de Sultan Hamam’daydı. Sirkeci’ye doğru giden yolda ise ayakkabı ve
şemsiye satılan Robinson. Patiska, mermerşahi, pazen, basma, tobralko sayılan
büyük ve köklü Şişman Yanko Mağazaları ve Büyük Postahaneyi hatırlıyorum.
Kapalıçarşıdan Cağaloğlu’na gelince Babıali Yokuşu’nun
başındasınızdır. Bütün kitap ve yayınevlerinin, gazete ve dergilerin, yazar ve
çizerlerin, kırtasiyecilerin buluştuğu o kültür odağı, o değerli tarihi yokuş
Sirkeci’ye kadar iner. Sirkeci ise batı uygarlığına ulaştıran tren garının
bulunduğu yerdir, karşısında ünlü Konyalı Lokantası ile.
Elbette ne bir falcıyım, ne de bir bilici!
Sadece bugün içine düştüğümüz üzücü olayların sona ereceğine
dair bir ümit işaretini zihnimde yaratmağa çalışıyorum.
Kendimce, aziz vatanımızın en ortasında yer alan Konya
ilimizin dünyaca kabul gören Mevlana felsefesiyle beraber, Ankara’daki Anıt
Kabir’inden, ulusuna ışık tutan sevgili Atatürk’ün bizlere Batıyı ve uygarlığı
hedef göstermesidir diye yorumlamak istiyor ve umuyorum.
No comments:
Post a Comment