PASAJLAR
Geçmiş günleri düşünürken eski İstanbul’u anımsıyorum. O
dönemde Tünel Meydanı’ndan Taksim Meydanı’na uzanan İstiklal Caddesi
İstanbul’un en önemli yerlerinden biri, en hareketli bir ticari yolu ve sosyal
hayatın vazgeçilmez merkeziydi. Elbette oraları artık çok farklı. Yaşam da
değişti. Geriye dönmek mümkün olmasa bile hatırlamaya engel yok.
İstiklal Caddesi’nin her iki yanında köklü mağazalar, önemli
binalar hatta konsolosluklar o zaman da vardı. Bu anayolda gidiş geliş tramvay
işlerdi.
Fakat pasajlar Taksim’e yönelindiğinde sol tarafta
kalırlardı.
İstiklal Caddessi’ni Tepebaşı’na bağlayan geçit aslında
büyük bir binanın alt katıydı.
1939 yılında girdiğim İngili Kız Orta Okulu’nun tam
karşısındaydı. Orada çeşitli kumaş, manifatura ve bazı öteberi satılan Karlman
Mağazası vardı. Karlman Pasajı diye bilinirdi. Ancak o sıralarda iş hacmi biraz
düşük gibiydi.
Daha ileride Haçopulo Pasajı’na gelinirdi. Caddedeki girişin
her iki yanındaki minik ve dar dükkanlarda dikiş malzemeleri, tireler, ibrişim,
düğme, ipek astar kumaş satılırdı. Her zaman kalabalıktı. Zor beğenen hanımlar
karşılıklı iki dükkan önünde birikince yol tıkanırdı. Ama kimse yerini
kaptırmak istemezdi!
O dükkanlarla pasajın Tepebaşı’na açılan çıkış kapısı
arasında ufak bir meydancık vardı. Kapı çıkışının karşısında ise İngiliz
Sefarethanesi yer alıyordu. Tramvaylar o yoldan geçer, Galatasaray’a yönelirdi.
Pasajın bulunduğu bina balkonunun önündeki duraktan sonra Taksim’e doğru
sapardı. Durağın tam karşısında Aynalı Pasajın her iki yanında mağazalar yer
almıştı. Girişin hemen sağındaki minik dükkanda işini ciddiye alan, sözünde
duran, özel sipariş alan ayakkabı ustası sayın Jorj Jenoves, annemi rahat
ettiren iskarpinleri yapardı. O pasajın yeri düzgün, temiz, kara taş döşeliydi.
Kaliteli terzilik malzemeleri bulunur, işlemeler yapılırdı. Bazen geçitte yolun
başı ve sonu arasına gerilmiş çıkrıklar arasındaki ipek veya ibrişim
çilelerinin küçük karton rulolara sarıldığını görürdüm.
Aynalı Pasaj’ın İstiklal Caddesi’ne bakan yönünde de dükkanlar
vardı. Köşedeki Zara Mağazası’nda erkek gömleği esas olmak üzere diğer şeyler
de satılırdı. Aynı sırada Galatasaray Pastahanesi yer almıştı.
Diğer yanda ise Beyoğlu Balık Pazarı her an hareketli ve
kalabalıktı. Balıkçılar, büyük bakkaliyeler, şarküteriler bulunurdu. O sokağın
sonu ve Aynalı Pasajın kapısı aynı dar fakat işlek yolla aynı hizadaydı.
Çiçek Pasajı ise Aynalı Pasajın devamı gibi temiz paktı.
Sanki o işlevsel dar sokakla ikiye bölünmüştü. Kısa bir geçitle girilen pasaj
oldukça geniş alana varırdı. Oradaki masalar ve çevredeki sandalyelere
oturanlar sohbet eder, belki bir bira veya başka birşey içer, ufak tefek
mezeler yer, neşelenirlerdi. Saygı sınırı asla aşılmazdı. O merkezi alandan
yine kısa bir aradan geçip İstiklal Caddesi’ne çıkılırdı. Çiçek Pasajından
geçenler ister kadın, erkek, genç olsun sakınca duymaz, kimse kimseyi rahatsız
etmezdi. Toplum orada oturanları kınamazdı.
Cicek pasajindan herkesin rahatlikla gecip gittigi gunler mazi oldu.Simdi bayanlar,hamileler cokaklarda,otobuslerde saldiriya ugruyor.Insanlar saygisiz,mutsuz.O yuzden sizin anilariniz melhem gibi geliyor:)
ReplyDeleteBir de gitmek üzere can attığımız, oyuncak cenneti "Japon bonmarşesi" vardı... içeri girince hiç dışarı çıkmasak derdik.
Delete