Thursday, December 8, 2016

PASAJLAR


Geçmiş günleri düşünürken eski İstanbul’u anımsıyorum. O dönemde Tünel Meydanı’ndan Taksim Meydanı’na uzanan İstiklal Caddesi İstanbul’un en önemli yerlerinden biri, en hareketli bir ticari yolu ve sosyal hayatın vazgeçilmez merkeziydi. Elbette oraları artık çok farklı. Yaşam da değişti. Geriye dönmek mümkün olmasa bile hatırlamaya engel yok.

İstiklal Caddesi’nin her iki yanında köklü mağazalar, önemli binalar hatta konsolosluklar o zaman da vardı. Bu anayolda gidiş geliş tramvay işlerdi.
Fakat pasajlar Taksim’e yönelindiğinde sol tarafta kalırlardı.

İstiklal Caddessi’ni Tepebaşı’na bağlayan geçit aslında büyük bir binanın alt katıydı.
1939 yılında girdiğim İngili Kız Orta Okulu’nun tam karşısındaydı. Orada çeşitli kumaş, manifatura ve bazı öteberi satılan Karlman Mağazası vardı. Karlman Pasajı diye bilinirdi. Ancak o sıralarda iş hacmi biraz düşük gibiydi.

Daha ileride Haçopulo Pasajı’na gelinirdi. Caddedeki girişin her iki yanındaki minik ve dar dükkanlarda dikiş malzemeleri, tireler, ibrişim, düğme, ipek astar kumaş satılırdı. Her zaman kalabalıktı. Zor beğenen hanımlar karşılıklı iki dükkan önünde birikince yol tıkanırdı. Ama kimse yerini kaptırmak istemezdi!

O dükkanlarla pasajın Tepebaşı’na açılan çıkış kapısı arasında ufak bir meydancık vardı. Kapı çıkışının karşısında ise İngiliz Sefarethanesi yer alıyordu. Tramvaylar o yoldan geçer, Galatasaray’a yönelirdi. Pasajın bulunduğu bina balkonunun önündeki duraktan sonra Taksim’e doğru sapardı. Durağın tam karşısında Aynalı Pasajın her iki yanında mağazalar yer almıştı. Girişin hemen sağındaki minik dükkanda işini ciddiye alan, sözünde duran, özel sipariş alan ayakkabı ustası sayın Jorj Jenoves, annemi rahat ettiren iskarpinleri yapardı. O pasajın yeri düzgün, temiz, kara taş döşeliydi. Kaliteli terzilik malzemeleri bulunur, işlemeler yapılırdı. Bazen geçitte yolun başı ve sonu arasına gerilmiş çıkrıklar arasındaki ipek veya ibrişim çilelerinin küçük karton rulolara sarıldığını görürdüm.

Aynalı Pasaj’ın İstiklal Caddesi’ne bakan yönünde de dükkanlar vardı. Köşedeki Zara Mağazası’nda erkek gömleği esas olmak üzere diğer şeyler de satılırdı. Aynı sırada Galatasaray Pastahanesi yer almıştı.

Diğer yanda ise Beyoğlu Balık Pazarı her an hareketli ve kalabalıktı. Balıkçılar, büyük bakkaliyeler, şarküteriler bulunurdu. O sokağın sonu ve Aynalı Pasajın kapısı aynı dar fakat işlek yolla aynı hizadaydı.

Çiçek Pasajı ise Aynalı Pasajın devamı gibi temiz paktı. Sanki o işlevsel dar sokakla ikiye bölünmüştü. Kısa bir geçitle girilen pasaj oldukça geniş alana varırdı. Oradaki masalar ve çevredeki sandalyelere oturanlar sohbet eder, belki bir bira veya başka birşey içer, ufak tefek mezeler yer, neşelenirlerdi. Saygı sınırı asla aşılmazdı. O merkezi alandan yine kısa bir aradan geçip İstiklal Caddesi’ne çıkılırdı. Çiçek Pasajından geçenler ister kadın, erkek, genç olsun sakınca duymaz, kimse kimseyi rahatsız etmezdi. Toplum orada oturanları kınamazdı.


2 comments:

  1. Cicek pasajindan herkesin rahatlikla gecip gittigi gunler mazi oldu.Simdi bayanlar,hamileler cokaklarda,otobuslerde saldiriya ugruyor.Insanlar saygisiz,mutsuz.O yuzden sizin anilariniz melhem gibi geliyor:)

    ReplyDelete
    Replies
    1. Bir de gitmek üzere can attığımız, oyuncak cenneti "Japon bonmarşesi" vardı... içeri girince hiç dışarı çıkmasak derdik.

      Delete