Thursday, November 24, 2016



Bugünkü Kovacılar Sokağı,


  Eski zamandaki seyyar satıcılar


Google Maps'de Kovacılar sokağı


KOVACILAR SOKAĞI


Dedemi ne yazık ki göremedim. Ben doğmadan iki sene önce vefat etmiş. ‘Fatih’

yangınından sonra Süleymaniye ile Vefa arasında bulunan ve Bozdoğan Kemeri’ne

yakın Kovacılar Sokağı'’ndaki 119 numaralı evi almış. Ev, bir saraylı hanıma aitmiş.

Taşınırken götüremediği bazı eşyayı geride bırakmış; o sokak ve evi çok iyi

anımsıyorum. Birbirine bitişik ahşap evler üç, dört katlıydı. Arka taraflarında

bahçeleri vardı. Dedeminkinin bahçeye uzanan mutfağının üstüne ‘tahtaboş’ denen

büyükçe bir ahşap balkon yapılmıştı. Üstü çardaklıydı. Bahçedeki asma ağacı oraya

kadar tırmanmış bölmelerin arasına sarılmıştı. Mevsiminde yapraklar arasından

üzümler sarkardı. Evlerin kuyuları olurdu. Genellikle alt kat pencereleri dışarı

çıkıntılı olur, demir parmaklıkla korunurlardı. Cumbaların tabanında ya bir çiçek, ya

bir fesleğen saksısı dururdu. Bazen de oraya evin minik bebeği oturtulur,

oyalanması sağlanırdı. Dedemin aldığın evin planı o eski sosyal kurallara uygundu

ama öyle kullanılmazdı. Sokak düzensiz taşlarla kaplıydı.

Bozdoğan Kemeri’nin altından girilince solda, Bulgar sütçünün dükkanı yer almıştı.

Gündüzleri gezici (seyyar) satıcılar gelirdi. Galiba aralarında anlaşmışlardı ki

saatleri birbirleriyle çatışmazdı.

Ciğercinin atının iki yanına dolaplar asılmıştı. Sebzecinin eşeği küfelerle çeşitli

mevsim ürünlerini yüklenirdi. Balıkçı ise peşindeki kedi sürüsü ve etrafı saran koku

ile hemen fark edilirken, biraz daha varlıklı olan satıcı demir tekerlekli at arabasına

doldurduğu kavun, karpuz, meyva, sebze satarken tekerlek gürültüsünü duyan

hanımlar onu çağırırlardı. Diğerlerinin ise kendilerine özgü melodik tanıtımları

beklenirdi.

Silivri yoğurtçusu, omuzlarına dayadığı kalın sırığına iplerle astığı tabla içindeki

büyük tenekelerdeki yoğurttan, küreğiyle aldığı parçayı ev hanımının uzattığı elma

armut desenli emaye tabağa koyardı. Eğer müşteri biraz daha koymak isterse,

içinden bozulsa da belli etmezdi. Bazen de musluk tamircisi geçerdi.

Bütün bunlar çocukluğumdan kalma gerçek anılar... Tamamen yok oldular mı?

Bilmiyorum. Ama bugün çok bilmiş, kibar gökdelenlerde yaşayanların o

komşulukları, sıcak dostlukları, hatta, dedikoduların tadını bilmedikleri kesin.

1 comment:

  1. Dün 23 yaşında genç bir aile üyemiz eve gelirken VEFA bozacısından boza getirmiş. Biz oraya Laleli'den yürüyerek gider boza içer sarı leblebilerimizi yer dönerdik. Mermerden boza kurnaları vardı uzun saplı özel kepçeler ile boza karıştırılır oradan alınır bardaklara veya özel formlu yeşilimsi camdan boza şişelerine doldurulurdu. Sordum şimdi bunlar artık yokmuş ! Diğer bir çok yok olan şey gibi...

    ReplyDelete